Küresel boyutta yaşanan teknolojik gelişmelerle birlikte dünyamız adeta küçük bir yerleşim yeri haline gelmiştir. Bu durum farklı din, dil, renk, kültür, inanç, mezhep ve meşrebe sahip insanların bir arada yaşama zorunluluğunu da beraberinde getirdi.
Farklılıkları Allah’ın bir yasası olarak ifade eden İslam, tüm insanlığı bir tarağın dişleri gibi eşit görmüş, dünyayı barış ve huzur yurduna dönüştürmek için bir takım ahlaki ilkeler belirlemiştir. Kur’an-ı Kerim’de yer alan bu ilkelerden bazıları şunlardır!
İnsanlığın tek bir topluluk olmaması! Ötekini tanıma, bilme ve kabullenme hikmetine dayanır, bu durum ayrışma ve kutuplaşmanın sebebi görülemez. Dillerin ve renklerin farklı olması Allah’ın varlık delillerindendir. Üstünlük veya eziklik nedeni kabul edilemez. Üstünlük ölçüsü takvadan ve sorumluluk bilincinden başkası asla olamaz. İman da inkâr da kişinin özgür iradesiyle gerçekleşir. Dinde zorlamanın hiçbir türü kabul edilemez. Yalan, yanlış ve asılsız haberlere aldanıp toplumsal barışı zedelemeyin. Hiçbir şahıs ve toplum bir başka birey veya toplumun değer yargılarıyla alay edemez, onları karalayamaz! Bir topluma duyulan kin, o topluma karşı adaletsiz davranma mazereti sayılamaz.
Tarihimiz, farklı kültürlerle birlikte yaşama kültürünün güzel örnekleriyle doludur. Öyle ki, sevgili Peygamberimiz, (S.A.V.) din görüşü ve etnik kimliğine bakmaksızın hastaları ziyaret etmiş ve onlardan maddi, manevi desteğini esirgememiş, ve aynı sofrada da yemek yiyerek onlarla ekmeğini aşını paylaşmıştır. Özellikle, hicretle birlikte Medine’de Yahudi ve Hristiyanlarla örnek ilişkiler kurmuş, anlaşmalar imzalamıştır. İnanç özgürlüğü noktasında tüm mabetleri ve buralarda yapılan dinsel törenleri hukukun güvencesi altına almıştır. Peygamber Efendimiz (S.A.V) ayrıca Yahudi asıllı Hz. Safiye ile evlenerek, onu mü'minlerin anneleri arasına katmış, ve birlikte yaşama ahlakının gelişmesinde insanlığa inanılmaz ufuklar açmıştır.
Müslümanlar olarak bizler, insanlık onur ve şerefine hürmeten farklı dine mensup kişilerin cenazelerine dahi saygı duyup ayağa kalkan bir peygamberin ümmetiyiz. Bizler; insanlığı (ya insanlıkta) eş "ya da dinde kardeş olarak gören, yaratılanı yaratandan ötürü sevmekle mükellef olan, tüm etnik kimlikleri olduğu gibi kabul ederek asırlar boyunca onlarla bir arada yaşayan hoşgörü medeniyetinin çocuklarıyız." Bizler; “insanlarla yakınlık kurmayan ve kendisiyle yakınlık kurulamayan kimsede hayır yoktur ilkesi doğrultusunda hareket eden anlayışın temsilcileriyiz. İnancından dolayı insanları dışlamak veya etniğinden, renginden ve cinsiyetinden dolayı insanları sınıflara ayırıp onları ötekileştirmek Müslüman kimliğiyle asla bağdaşmaz."
Bir arada yaşama kültürünün önündeki en büyük engel; farklılığı bir tür ayrışma aracı olarak gören, “öteki” ilan ettiği insanlara yaşama hakkı tanımayan, ırkçılık ve ayrımcılıkla beslenen dar görüşlü zihniyettir. Benzerlikleri önceleyip dünyayı daha yaşanabilir kılmak yerine, aslında bir nimet olan farklılıklar üzerinden ayrışma ve çatışma ortamı yaratmak, asla kabul edilebilir bir durum değildir.
Tüm dünya olarak hep birlikte mücadele verdiğimiz salgın hastalık sürecinin bize öğrettiği önemli derslerden birisi; istenildiği zaman tüm insanlığın aynı idealler doğrultusunda kenetlenebiliyor olmasıdır.
Rabbim bizlere barışın ve huzurun hâkim olduğu, insanlık ortak paydasında bir arada yaşayabileceğimiz bir hayat nasip eylesin inşallah.
Allah'ın rahmeti ve mağfireti hakka tabi olanların üzerine olsun İnşallah!
Sevgi ve muhabbetlerimle...
Mehmet KORKUTATA
|
||
|