Savaşın bir cephesinin de Ortodoksluk olduğunu yazmıştık geçen hafta. Bizim patriğin ekümenlik (evrensel liderlik) vasfıyla 2016 Ocakta, yani bizim 15 Temmuzun olduğu sene, küreselcilerin merkezi Cenevre’de Haziran ayında yüzyıllardan sonra konsül toplama kararı aldığını belirtmiştik. Muhtemel ki, FETÖ’nün darbesinin muvaffak olacağı vasatta kilise etkinliğinin güçlendirileceği fırsatını değerlendirmek istediler. Ve Moskova kilisesi ile düşmanlıklarını, Kiev’e bağımsız kilise olma hakkının Fener Rum Patrikhanesi marifetiyle verildiğini belirtmiştik.
Batı, kendini laik, demokratik, liberal, hür düşünceli filan gazlar dünyaya. Ama devlet yapılarını, politika esaslarını ve kritik devlet yöneticilerini mercek altına aldığınızda uluslar arası siyaseti belirleyen esas saikin Hıristiyanlık olduğunu hayretle görürsünüz. Batının değerleri diye kaskallanan şeylerin bunu saklayan mükemmel perdeler olduğunu anlarsınız.
Bizde imam, ‘’os.... abdestim bozulur mu?’’ türünden soruların sorulduğu din adamıdır. Namaz kıldırmanın dışında peygamber ahlakıyla ahlaklanıp insanlar için cazibe merkezi olamadıkları gibi kendilerine itibar edilmeyip cemaatlerin takip edilmesine kıskançlıkla tepki verirler. Ama batıda kilise ve din adamlarının fonksiyonu bizdekinden çok farklı. Dini tebliğ ettiği zannettirilen misyonerlerin gerçekte köleliğin, kolonizasyonun, emperyalizmin en önemli maşaları olduğunu artık herkes biliyor. Kiliselerin her biri bir istihbarat merkezidir. Toplumun muhtelif alanlarda yönlendirildiği yerdir. Hıristiyanlığın, İslam gibi mükemmeliyeti olmayan bir din olması sebebiyle hayatı kuşatıcılığının eksikliği, insandan insana farklılık gösteren birbirine tam tamına zıt yorumlar çıkmasının, kiliselerin mensup olduğu devletlerle paralelliğinin doğal sebebidir. Hadislerin önemli bir kısmını reddeden Şiileri de bu yönüyle Hıristiyanlığa benzetebiliriz.
Yani kiliseler, batının devlet yönetme mekanizması içinde önemli bir yere sahiptir. Din adamlarını devlete bulaştırmazlar ama devlet adamları perde gerisinden din işlerine alabildiğine bulaşır. Kelime kalabalığı içinde meramımızı iyi anlatamamış olabiliriz. Daha net yazalım. Kilise devlet idarecilerini kontrol altında tutan emperyalistlerin emrindedir.
Açın internette 2016 Büyük Konsülündeki konuşmalara bakın, konular nasıl zikir çekilir, anneye babaya nasıl davranılır filan değildir. Baştan sona siyasettir.
Maalesef bazı cemiyet ve cemaatlerde ve terör örgütlerinde gördüklerimiz, küreselcilerin Müslümanları da kullandığını gösteriyor. El Kaide, Boko Haram, DAEŞ hatta Taliban’ın kime hizmet ettiğini görüyorsunuz. Cemiyet ve cemaatlerden FETÖ dışında örnek vermeyelim, mensup tepkileri konuyu amaç dışı yerlere götürebilir. Hatta az daha ileri gidip Hıristiyanlıkta ve İslamiyette küreselciler marifetiyle mezhepler kurulduğunu, bugün onlar tarafından kendi amaçları yönünde çok verimli olarak kullanıldığı kanaatimizi ifade edebiliriz.
Putin’in, Yahudi olduğu, sonradan dinine bağlanmış bir Ortodoks olduğu veya atesist olduğunu söyleyenler var. O’nun inancı her ne olursa olsun, Ortodoksluğun, Rus devlet stratejilerinde çok önemli bir yeri vardır. 1881 de Kudüs’te kendilerine bağlı bir kilise kurduktan sonra dünyanın her bölgesindeki Ortodokslarla ilişki içine girmiş, Doğu Hıristiyanlığı’nın merkezi, Doğu Roma İmparatorluğu’nun varisi ve devamı olma iddiasıyla Romanya, Moldova, Ukrayna, Gürcistan, Bulgaristan vs gibi devletlerde ciddi etki alanı oluşturmuşlardır. Fener Rum Patrikhanesi’nin olmazsa olmaz şartıyla İstanbul’da bulunması, bir yandan Ortodoks dünyasının ayrışması sebebiyle emperyalistler tarafından kontrol altına alınamayışı, diğer yandan hayali görülen büyük Rus İmparatorluğu’nun İstanbul’a sahip olmasına ihtiyaç duyması sonucunu doğurur.
Bunların dikkate değer öneme sahip olmadığını düşünenlere Balkan Savaşı faciasının sebebinin ittihatçılar tarafından ötürülen Kiliseler Kanunu olduğunu hatırlatırım. Çoğunda yenildiğimiz Osmanlı Rus savaşlarında, onlara destek veren milletlerin kiliselerinin Moskova’ya bağlı olduğunu hatırlatırım. Rus İmparatorluğunun perdelenmiş yüzü olan Sovyetler birliğinin, Doğu Avrupa’da bir iki istisna dışında, halkı Slav ve Ortodoks olanlardan müteşekkil olmasına da dikkat çekerim.
Fener Rum Patrikhanesi, Moskova Kilisesi’ni aforoz etmiştir. Moskova Kilisesi, eski ‘’Rusya İmparatorluğu Filistin Ortodoks Cemiyeti’ni’’ (IPPO) yeniden hayata geçirmiş ve 18 ülkede faaliyetini sürdürmektedir. Bu ülkeler içinde Rusya’nın etki bölgelerini giderek arttırdığı Afrika ülkeleri de vardır. Rusya, cemiyetin tarihte sahip olduğu 101 okulu tekrar açma girişimlerini başlatmıştır.
Vatikan’ın tarihte karşılıklı afarozlaştığı Fener Rum Kilisesi’ne, 2002’den itibaren destek verdiği ve Moskova Kilisesi’ne tavır aldığına dikkat edilmesi gerekir.
İstanbul’u almakla Ortodoksluğun kalbine hançeri vurduktan sonra hemen gözünü Katolikliğin merkezi Roma’ya çeviren Fatih’in yüzyılların akışına nasıl etki ettiğini varın siz düşünün. Ve sonra geçen yüzyılları.. Başımıza gelenleri hak etmedik mi?
Bir soruya karşılık verilen cevaba, tekrar niçin sorusunu sorarsınız. Yeni cevaba ve ondan sonra verilecek her cevaba niçin sorusunu tekrar tekrar sorduğunuzda, son tecritte artık niçin sorusu soramayacağınız bir cevaba ulaşırsınız. Bu, mensup olunan dinin ilahıdır. Demokrasi, insan hakları, özgürlük filan değildir. Bunlar emperyalistlerin yığınları gütmekte kullandığı, gerçek olarak hiçbir karşılığı olmayan parlak görüntülü perde vasıflı argümanlardır. Dünyanın her neresinde ‘’özgürlüüyyykk’’ diye bağıran birini görürseniz, arkasında küreselcilerin amaçlarına hizmet eden ajan veya işbirlikçi teşkilatları arayın. Son iki yüzyıla kadar dünyadaki tüm savaşlar din savaşıdır. Sonrakiler ise emperyalistlerin çıkardığı, yürüttüğü, mümkün olan en uzun sürede sonlandırdığı, dini, bir argüman olarak kullandığı, tepsideki kuzunun yağlı tarafını kendine çevirmek gibi aşamaları belli nizam kurma projelerinin ifasıdır. Bildiğiniz duyduğunuz her savaşı örnek verdiğimi kabul edebilirsiniz.
Fatiha’yı bilmeyen bir subayın bana ‘’şehitliğe inanmayanın asker olamayacağını’’ söylediğini hiç unutmam. Batıdakilerin savaş başlar başlamaz Rus milyarderlerin bankalarına, mallarına nasıl çöktüğüne dikkat edilmelidir ki, geri kalan ambargolar işi sulandırmak, insanların üzerinde lak lak edip gerçekleri görmesini engelleyen şeyler. Bu iki cümle bana bu savaşın niçin yapıldığını yeterince izah ediyor. Ve niçin başladığını, ne kadar devam edeceğini, nasıl sonlanacağını..
|
||
|