İsminin uzun olmasından mıdır, yoksa o ismin anlamının kendisine yakıştırılmadığından mıdır veya siyasi hayata neredeyse hiçbir katkısı olmayan hatta yalanla, gittikçe çapı ve yıllara sari muhtemel sonuçları büyüyecek provokasyon yöntemlerini kullanan birinin yıllarca demokrasinin en önemli unsurlarından muhalefetin başını işgal etmesinden midir bilinmez, sıkça kullanılan ve her dile yapışan Bay Kemal hitabına alıştık. Çıkmış yenilmiş, çıkmış yenilmiş, yenildikçe yenilmiş bir muhalefetin hiç bir yenilgide yenilmemiş lideri Bay Kemal.
İngilizce’nin uluslararası en çok kullanılan dil olma özelliği, bizim dilimize de bir şekilde yansıyor ve devlet bürokrasisinde insanlar birilerinin ismini söylerken başında ‘'sayın’' kelimesini kullanıyorlar. İngilizce’de mistır kelimesinin Türkçe kullanım karşılığı. Halkta bugüne kadar bu tercih pek karşılık bulmadı ve isminin sonuna ‘'bey’' kelimesi konularak resmi konuşmalarda hitap şekli hallediliyor. Bey yerine kullanılan eski ihtiram ifadesi ‘'efendi’' kelimesi bir şekilde tarihe karıştı.
15 Temmuz bir büyük olaydı, Türkiye tarihine geçecek. Ama ben 17 Aralık’ta yapılan ve gerekli büyüklükte pozitif veya negatif tepkiyi almayınca 25 Aralık’ta devam ettirilen darbe girişiminin mana olarak daha önemli olduğunu düşünüyorum, 5 Şubat’ı da asla hafife almayarak. 5 Şubat’ta FETÖ’nün ne olduğunu devlet anladı, 17-25 Aralık’ta kendilerini tam olarak ortaya çıkarmalarına rağmen kanunların istismarıyla görece meşruiyet sebebiyle niyetleri tam anlaşılamadı hatta; halkın ve siyasi partilerin önemli bir kısmından destek aldığı dahi söylenebilir. 15 Temmuz’da ya herro ya merro türünden artık devlete kastedilmesi, açıkça katliamlara girişilmesi FETÖ’yü tamamen görünür kıldı ve herkesi onlara karşı gardını almak mecburiyetinde bıraktı.
17 Aralık’ta, yığınla gazeteci, muhabir, kameraman Çankaya köşküne konuşlanmış ve kapısından ayrılmazken Kemal Kılıçdaroğlu’nun arabasıyla oradan geçip Amerikan Konsolosluğu’na girmesi tam bir haber niteliği taşıyan olaydı. Basın mensupları tabii ki kaçırmadı. Ama bu konunun, haber sunumunda iki-üç saniye görüntü ve bir iki cümleyle aktarılmasını, CHP’nin ‘’çok önceden kararlaştırılmış bir görüşmeydi’’ açıklamasının yorumlarda üzerinde durulmayışını açıkçası hiç anlamadım. Açık bir darbe girişimi var, kimin nerden nasıl ateş edeceği belli değil, tapeler havada uçuşuyor ve en cıngıllı saatlerde muhalefet lideri bu konularda en kirli sabıkaya sahip bir devletin resmi ajanıyla görüşüyor. Gazeteciler etliye sütlüye pek bulaşmak mı istemediler, patronlarından mı çekindiler, CIA’nın hışmından mı korktular bilinmez.
CHP’nin, söylediklerinin, yaptıklarının, karşı çıktıklarının, önerdiklerinin Amerika’nın ülkemizdeki seslendirilmiş kaygılarına tam muvafık olduğu, hatta her muhalefet tasarrufunun neticesinin Amerikan çıkarlarına uygun olduğu garip bir tesadüftür. Bir parayı atarsanız, ya yazı gelir ya tura gelir. 3-5 kere üst üste tura gelirse şüphelenirsiniz, 7-8 kere gelirse şüphelenmeniz şarttır.. Ya 50-60 kere üst üste tura gelirse.. Muhalefet 3'cü Havaalanına karşı çıkacak, Marmara geçişine karşı çıkacak, 3'cü Köprüye karşı çıkacak, Kanal İstanbul’a karşı çıkacak, İHA-SİHA lara karşı çıkacak, alt geçite karşı çıkacak üst geçite karşı çıkacak, orta geçite karşı çıkacak.. Niye diye sormazlar mı. Sorarlar. Sordular. Soruyorlar. Hep soracağız. Biz muhalefetin demokrasinin önemli bir unsuru olduğunu, iktidarların yorulup yıprandığında muhalefetin iktidar olması gerektiğine inanırız. Yani prensip olarak öyle inanırız. Ama ne yazık ki, CHP için bu düşüncemiz geçerli değil. Neyse.. Yanıldığımıza ihtimal verip her defasında soruyoruz niye Amerikan elçisiyle en kritik zamanda görüştün kardeş. Niye İstanbul gibi dünyanın en büyük metropollerinden birinin belediye başkanıyken, kar yağışının kenti felç ettiği zaman niye saatlerce Amerikan elçisiyle görüştün ve ne görüştün. Öyle ya hazret büyük elçiyle görüştüğü konunun İstanbul’un felç olmasından daha önemli olduğunu söylemişti. Yaa nedir bu daha önemli olan? Büyük elçiliğe doğalgaz mı bağlatacaktı. Yeğenini belediyede işe mi katacaktı bu Amerikan sefiri. Esasen konunun ne olduğunu hepimiz biliyoruz, açıklanamayacak bir şey olduğunu da biliyoruz da merakımız konuşulan konunun İstanbul’un felç olmasından daha önemli olduğunu söylemeye cüret eden adamın, solcusuyla sağcısıyla hürriyet ateşiyle yanıp tutuşan bu millete ne cevap vereceği, nasıl bir izah yapacağı..
Meğer bizim muhalefet liderimiz Bay Kemal, mutat olarak her ay Amerikan elçisiyle görüşürmüş. Eskiden, Cumhurbaşkanıyla muhalefet liderinin aylık mutat görüşmeleri olurdu. Öyle bir şey olsa gerek.
İçişleri Bakanı Soylu, 6+1 li muhalefetin görüşmesi sonunda yazılacak kamuoyu bildirisinin tashih edilmek üzere bir yabancı büyükelçiliğe gönderildiğini açıkladı. Haydaa.. Bu kadar mı artık. Biz iyisi mi başkanımız gibi kibar olmayalım ve Kemal Kılıçdaroğlu’na ‘’Mister Kemal’’ diyelim.
Amerika, Suriye’de artık sadece silah vermiyor PKK’ya, birlikte tatbikat da yapıyor. Ukrayna’ya da çok silah verip, askeri olarak eğitmişti onları. Amerika insanlara özgürlük getirmeyi pek sever. Daha bir ayda 5 milyon insan ülkelerini terk edip özgürleştiler mesela. Ver coşkuyu hesabı, Ukrayna, savaşı devam ettirebilsin diye onlara veriyor füzeyi veriyor mühimmatı. HDP’nin temsil ettiği halkların da özgürlüğünü asla ihmal etmiyor. Veriyor silahı veriyor eğitimi. Tatbikatı da ihmal etmiyor. Maksat özgürlük olsun. CHP’ye de veriyor stratejiyi, veriyor taktiği.. Maksat belli.. Türk halkını özgürleştirecek.. Kürt halkını özgürleştirecek.. Ermenileri de aradan çıkaracak..
Suriye’nin petrol sahasına Amerika çökmüş ve bu sahanın korunması karşılığında PKK’ya verdiği silahların finansmanını yapıyor. Böylece kendi topraklarında kendi kaynaklarını sömürüyor, bunun karşılığı olarak Türkiye’ye karşı kullanmak üzere silah ve savaş eğitimi veriyor. Emperyalizm tam olarak budur işte. Bedeli, savaş, istikrarsızlık, kan, gözyaşı, göç olan petrol.. kullanılanlar güya emperyalizm düşmanı koministler.. Dünyanın en önemli kaya gazı yataklarının olduğu söyleniyor Suriye’de. Belki de esas yatırım kaya gazınadır. Bugün petrol yarın kaya gazı, diğer gün özgürleştirme hatta hergün.. Analar ağlamış, kimin umrunda.
Özgürlük savaşçısı Amerikan çömezi PKK’lıları ilk meclise sokan, kendi milletvekili listelerinden aday gösterip seçime sokan CHP’dir. Her seçimde kendi seçmenlerinden bir kısmının HDP’ye oy vermesini isteyen CHP’dir. Bugün millet ittifakına sokup iktidar ortağı yapmak isteyen de CHP’dir.
Petrolün ne önemi var? Özgürlük uğrunda verilmiş canın kıymeti nedir?
Haydi hep beraber CHP ile iktidara, Amerika ile özgürlüğe!!
|
||
|