Yaklaşık üç aydır, bölge bölge gezip halkın nabzını yokluyorum ve herkes iktidar partisinden şikayetçi. Nedeni ise; denetimin zayıf olduğunu ve haklarımızın "gasp edildiğini" hükümet bu konuda zayıf olduğunu söylüyorlardı. Ticaret Bakanlığı, sabah bakanlığa mesaiye gel ve akşam ise eve git diye mi? böyle bir çalışma sistemi olur mu? dediklerinde şaşkınlığımı gizleyemedim.
Bende dedim ki, siz merak etmeyin, arkanızda "imanlı bir başkan var, korkmayın, haklarınızı gasp edenler, cezalandırılacaklardır, hemde büyük cezalarla, en kısa zamanda öğreneceksiniz.
Doğu bölgelerinde, gerek Ramazan ayından Mayıs ayına kadar fiyatlar ekseriyetten aynıdır ve değişen hiç bir şey yok ve değişmezde.
Domates marketlerde 23 tl, patates 10 tl, sivri biber 35 tl, salatalık hala 20 tl, ve diğer sebze ve meyvelerde değişen hiç bir şey yok, tabii ki, faturası dar gelirli fakir fukaraya kesilmektedir. Durumu iyi olan vatandaşlarımız ise; hiç birinin fiyatını bilmez!
Zaten daha önce de bu konuyu gündeme taşımıştım. Allah fakir fukaranın yardımcısı olsun.
Başkan Recep Tayyip Erdoğan, bu vurgunculuk yapanların üstesinden geleceğine eminim.
Her şeyi hükümetten beklemek yanlış, gerek lokantalar ve gerekse Cafeler, bu işletmeler fırsat bu fırsat diyerek fiyatlarını ikiye ve üçe yükseltiler, "olanlar vatandaşa oluyor" yok esnaf iflas ediyormuş, her esnaf fiyatını ikiye ve üçe katlamıştır. Faturayıda AK Parti iktidarına yüklüyorlar ve iktidar görevini yapamıyor, ülkeyi sıkıntıya sokmuştur, ifade edilmektedir.
Cumhuriyet tarihinin en büyük ekonomik krizini bu ülke insanına yaşattılar, bunlara tek söz söyleğen oldu mu? 2001 krizini bilenler, o günleri unutmamalıdır. O günün zararı 250 Milyar , gecelik faiz, 7500, hortumlanan 60 Milyar , malumunuz 26 banka batırıldı. Binlerce firma iflas etti, bunları kim yaptı biliyor muydunuz? Ülkeyi yöneten Bülent Ecevit ve Ahmet Necdet Sezer'den başkası değildi. O günler ne çabuk unutuldu, unutmayın ve ülkeyi karanlığa itmeğin, çocuklarınızın "aydınlık geleceğini" karartmayın, yazıktır günahtır, demedi demeğin, bizlerden sadece hatırlatmadan ibarettir.
Dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile Başbakan Bülent Ecevit arasındaki tartışma sonucu oluşan anayasa kitapçığı krizi, aynı gün içinde tüm ülkeyi etkisi altına alan ekonomik bir krize dönüşmüştür, sanırım unutmamışsınızdır. Türkiye'nin Şubat 2001 ekonomik krizi; beklenmedik ölçüde ekonomik daralmayla sonuçlanmasının ötesinde, ülkenin orta vadedeki perspektifini değiştiren yeni koşulları da beraberinde getirmiştir. 2001 krizi ile birlikte değil mi?
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, öngörülemeyen, dar boğaza kadar giden ve finansal krizin eşiğine kadar geldi.
2000'li yılların başlarında Türkiye, hiper enflasyon sorunlarıyla baş edemiyordu. Uluslararası bir kuruluş olan IMF ile stand-by görüşmeleri aracılığıyla Türkiye yaklaşık 16 milyar dolarlık bir kredi desteği aldı. Krizle mücadele kapsamında Türkiye yabancı sermayeye yatırım yapılmasını ve 2002 Avrupa Birliği ile müzakereleri hızlandırma çabasına girdiğini de biliyordunuz, bütün haber bültenlerinde izlemişsinizdir değil mi?
Türkiye'nin yabancı sermaye yatırımını yapabileceği en iyi yer; coğrafi yakınlık ve 1995'te aday ülke konumuna girmiş olması sebebiyle Avrupa Birliği'nden başkası değildi. Avrupa Birliği üyeliğine kabul edilirse; yabancı sermayeye yatırım yapmayı düşünmüşler idi. Avrupa Birliği, Türkiye için bu dönemlerde gümrük birliği açısından önemliydi. 2001 yılında Milli Güvenlik Kurulu toplantısında yapılan görüşme ile piyasadaki sorunun daha derinlere gidecek bir ekonomik kriz yaşandı.
Milli Güvenlik Kurulu toplantısı sırasında dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu'nda başlattığı denetime Başbakan Bülent Ecevit'in tepki göstermesi üzerine tartışma yaşandı ve bunun üzerine Sezer, Ecevit'e anayasa kitapçığı fırlattı. Ecevit de bu duruma tepki göstererek toplantıyı terk etti. Ecevit'in toplantı çıkışında bekleyen gazetecilere, "Bu bir devlet krizidir" yönündeki açıklamalarının ardından piyasalarda sert satışlar yaşandını hepimizce bilinmektedir, bunlar hafızalardan silinmemelidir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti ihracatta ikinci sırada ve güzel kazanımlar elde edilmektedir. Mersin dönüşünde, Tarsus ve Pozantı ilçesine kadar Tır arkasından Tırlardan araba sollayamıyorduk. Bu Tırlar her halde boş geçmiyorlar değil mi? elbette değil, liman kentinden yük alıp ihtiyaç olan illere dağıtıyorlar, ülkemiz iyiye gidiyor, yok ülke iktidar tarafından iyi yönetilmiyor, bırakın bunları, Başkan Recep Tayyip Erdoğan'a güvenin, o fakir fukaranın ekmeğine göz dikenlerin "gözlerini oyar" bunu böyle bilmenizde yarar görmekteyim.
|
||
|