Reklamı Geç
YAZARLAR
‘Cansız Bedene Ulaşıldı’ Ne Demek?
Yusuf ALİOĞLU
18 Şubat 2023 - Cumartesi 10:01
1847 defa okunmuş.

 

Medyanın dili hakikaten zihni karışıklığın, istikametsizliğin, zaman ve mekana çağ dışından ışınlanmanın sonucu olarak problemli bir dil.

 

Daha yakından bakıldığında bu dilin, kendisini kuran, kurgulayan, üreten, sürdüren, bağımsız, özgün, özgür ve bilinç halinde bir dil olmadığı da görülür.

 

Aynı şekilde yaşadığı toplumun kılcallarına uzanamayan, hassasiyetlerine kulak kabartamayan, sınırlarını yoklayamayan, enine ve boyuna uzanan sosyal çizgilerini yerel alfabelerle okuyamayan bir aklın ürünü olduğu da vakıa.

 

Sadece merak kabartan anonslar, dedikodu hücrelerini harekete geçiren salgılar, tek kullanımlık yetenekleri gıdıklayan uyarıcılar ve ötekine ait özeli kurcalamanın dayanılmaz hafifliğine tutulmuş sentetik bir dil.

 

Abone sayıları, beğeni rakamları,  tıklanma oranları, reyting istatistikleri ve izlenme rekorları gibi renklendiriciler ve tatlandırıcılarla suni lezzetler, alışkanlıklar, bağımlılıklar, emraz-ı ictimaiye yaratan konvansiyonel bir dil.

 

Muasırlıktan, medenilikten, modernleşmeden dem vuranların kör ve sağır kesildikleri, ağyar sosyolojine sömürge muamelesi yapan; kılıçtan, afyondan ve prangadan kırma buyurgan, aşağılayıcı bir dil.

 

Teknoloji ve bilgi akış merkezlerinin de ithal ikame olduğunu düşününce medya denilen gücün üzerine palazlandığı zeminin niteliği yani medya dilinin mekânsal mahiyeti, beslenme ve büyüme koşulları daha iyi anlaşılıyor.

 

İletişim dünyasının dezenformasyon yani çarpıtma, abartma, karartma, yalan haber türünden bir karakterle kamuoyunu yönlendirdiği yoğun örnekler yaşamaya devam ediyoruz.

 

Bu meyanda; ‘madencilerin cansız bedenine ulaşıldı’, ‘düzensiz göçmenlerin cansız bedenlerine ulaşıldı’, ‘yalnız yaşayan adamın cesedine ulaşıldı’, ‘terk edilen yaşlı çitfin cesedine ulaşıldı’, ‘şiddet mağduru kadının cesedine ulaşıldı’ gibi sıkça karşılaştığımız ve yakın zamanda da örneğini yaşadığımız bir haberin başlığını irdelemek istiyorum.

 

Başlık şöyle: ‘Yaşlı adamın cansız bedenine ulaşıldı.’

 

Okuyucu son derece basit gözüken bu türden başlıkları nasıl okumalıdır?

 

Soru şöyle de sorulabilir: ‘Bu tür haberlerde gösterilmek istenen nedir?’ ya da ‘Bu tür haberlerde vicdan sahipleri hangi ayrıntıları görmelidir?’

 

‘Cansız bedene ulaşıldı’ başlığı ile sadece son kareyi mi görmeliyiz yoksa can halinden cansızlık haline akan muhtemel trajik öykülere de kulak kesilmeli miyiz? Diğer yandan açıkça son kareyi önemsediğini deklare eden haberin ‘değer yüklemesinden’ bihaber mi kalmalıyız yoksa cansızlığı cana önceleyen itiraf vahametine şahitlik mi etmeliyiz?

 

Gerçekten de büyük bir itiraf?

 

Medyanın da teşnesi ve tetikçisi olduğu, adalet ve merhametten yoksun sistemin ürettiği ifrazattan bir itiraf yumağı ile karşı karşıyayız.

 

Canlı bedenlere ulaş/a/mayanların, can taşıyan bedenleri ihmal edenlerin acı itirafı.

 

Candan cana yol bulamayanların usulen kurduğu omurgasız cümlelerden bir cümle.

 

Sadaka mesabesindeki bir selamı, bir tebessümü dahi çok görenlerin endüstriyel tepkileri.

 

 ‘Komşusu aç yatarken kendisi tok yatan bizden değildir’ ilkesini asla bilinç düzeyinde karşılamamış ve komşusunu daima din, mezhep, ırk, bölge, parti, dernek, ideoloji gibi kategorilerle tanımlayarak yakınlık ve uzaklık ilişkilerini buna göre kurmuş gönüllü kulların mistik, etnik ve seküler aymazlıkları.

 

‘Sağ elin verdiğini sol elin duymaması gerekir’ ilkesini amuda kaldırıp, verdiklerine bedeninin her azasını, yetmedi toplumun tüm duyargalarını şerik kılan bir kurnazlık.

 

Haberlerin yarattığı algı sınırlarına hapsolan ve kapıldıkları akışkan hayat içinde ötekinin varlığını başka evrenlerin konusuna dönüştüren hazcı, hızcı, konforcu, iktidarcı, anamalcı aparatların tepkisi.

 

Canlı iken haber konusu olamamış eşref-i mahlukun ölümle birlikte bedeninin iğdişlenmesi, işgal edilmesi, paçavraya çevrilmesi, kamera manipülatörlerinin ve mikrofon provokatörlerinin elinde bir haber nesnesine indirgenmesidir olay.

 

Bu tablo diğer yandan, sokaklarda akan hayatı ıskalamış hakim kültürün hal-i pür melalidir.

 

Her insana salt militan/partizan, salt mürit, salt seçmen, salt emekçi, salt göçmen, salt müşteri, salt üye, salt taraftar olarak bakan kategorileştirici, dışlayıcı, ötekileştirici bakışın tezahürüdür.

 

Siyaset yapma yoğunluğundan, her konuda konuşma ve sağa sola cevap yetiştirme telaşından, ‘uzman insan’ olma pozlarından düşünmeye fırsat bulamayanların, bir an durup etrafına bakamayanların, bir tomurcuğun nasıl patladığını göremeyenlerin resmidir.

 

Sanayi devriminin iktidar dolayımında bedene indirgediği insan ilişkilerini sürdüren binlerce yılın yabancısı otoriter bir dil. Canlıyken de cansızken de sadece bedene odaklanmış ve her ikisini de kullanılıp atılacak metaya dönüştürmüş bir dil.

 

Bir taştan, bir bitkiden, bir hayvandan değil, düşünebilen yegane varlık olarak insandan haber verdiğini bilmeyen müzmin gaflet hali ile malul bir dil.

 

Canlı bedenlere, yani tepki veren, ‘evet’ veya ‘hayır’ diyebilen, öneri sunabilen, mutluluğunu ve hüznünü, beğenilerini, beklentilerini, kaygılarını ve eleştirilerini seslendirebilen bedenlere ulaşamayanlar yankı veremeyen cansız bedenlere ulaşabilirler mi?

 

Hem ulaşsalar ne olur ki?

Adınız
Yorumunuz
Hiç yorum yapılmamış.

Diğer Yazıları

Selam Olsun Kubbede Hoş Sadâ Bırakanlara
1310
Bendeki Notlar -12- ‘Çocuk Kalsaydı Büyüklüğüm’
2161
Batı’da Şehir Tarihçiliği
1401
‘Yıkın Efendiler, Yıkın!’ -2-
2301
“Ağlasam sesimi duyar mısınız, Mısralarımda…”
1563
'İNSANIN DÖRT ZİNDANI'
5532
ŞEBBİHALAR HER YERDE
1202
'BİR DEĞİRMENDİ BU DÜNYA'
1289
Boşuna değildi boş olmayan hiçbir şey!
3589
Köprüler ve Çamurlu Sular
2911
Biriktirdiklerim-7-
2706
Bingöl’ün Referandum Karnesi
3083
Bingöl’de Genel Seçimlere Katılım Oranları (1950-2018)
2255
1920-2018 Yılları Arasında Bingöl’ü Parlamentoda Hangi Partiler Temsil Etti?
1974
Bingöl Yakın Siyasi Tarihinde Seçmen Davranışları (1939-2018)
2887
Siyasetin ‘Hayret’ Makamı Var Mıdır?
2599
Estetiğin Tükenişi Vicdanın Tükenişidir
2018
“Ben de adayım”
2219
Şiirin Güncesi -11: “Ben Yokum”
2607
“Ya Bu Defa da Seçilemezsem!”
1979
Biriktirdiklerim-6
1829
‘Konfor Ruhun Bataklığıdır’
2109
Engerek Soyu
2550
Masanın Ötesi ve Berisi Ya da Sosyolojimizin Metafiziği
3977
Tatlı Zehirli Sulara Alışanlar İflah Olmaz Mı?
2656
Nazar Değmemiş Kapaksız Kitaplar
3345
Libası İdrarlı Adamlar
3231
“Hayatın Anlamı” Nedir?
4477
‘Ey kötülük!’
2805
Şiirin Güncesi 10: “Sonsuz ve Öbürü”
3652
'Sıkıntı yok!'
3304
Düğümlere Üfüren Mühendisler Zamanı
3429
Bendeki Notlar 11: ‘Şehir Sineması’
3132
Hakikate Tanıklık Nedir?
3095
‘Tüm İnsanlığa Açık ve Ücretsiz Gösteri’
3473
Bendeki Notlar 10 “Kültür ve Sanat Merkezleri: Sinema, Kırtasiye, Park”
5007
Frankfurt'ta Bir Haşimi
7440
Nurettin Topçu’nun Gördüğü ‘Taşralı’
5572
Harf Eken Kelime Biçer
6530
Bir Mütevazi Monologdan Arta Kalan Sualler
4336
Çekilin aradan, maradan...
6194
'Biraz da ben konuşayım'
5090
‘Apaçık’ Şiir
5236
“Şehir’dir adım; kimlik alır, kimlik veririm.”
5441
Kitaplar Dolusu Susmak...
4373
Zamanın İdrak Sarkacına Merhaba
3989
Söz Düşerse Ne Kalır Geriye?
5420
Dayvun, Dayvun, Dayvuno / Day Qırbun Çımun Siyuno
12984
Biriktirdiklerim -5-
3329
Biriktirdiklerim -4-
3730
Biriktirdiklerim -3-
3926
Parayı Nereye Yatırmalı?
3727
Biriktirdiklerim -2-
4037
Biriktirdiklerim -1-
4118
Ne Zaman Reşit Olacağız?
5347