|
|||
![]() |
Kimin umurunda! | ||
Vehbi KORKUTATA | |||
23 Yıldır iktidar olan AK Parti iktidarı, her ne hikmetse bir türlü etrafını temizleyemedi.. benim kadar halkın nabzını tutan yok ve sürekli halkla iç içe olan bir gazeteciyim ve onların hissiyatlarına tercüman olmak için ülkemizin Necip insanları bana olan bitenleri harfi harfine anlatılar, içler acısı... Hükümet nerede? Neden bizlere sahip çıkılmıyor? Neden kapalı kapılar arkasında duruluyor? Hani nerede bakanlık personeli, neden denetimden yoksun, fakir fukara ölmüş kimin umurunda! Emekli olan guruplarla karşılaştım ve onları dinlerken üzüldüğümü belirtmek isterim. Gerçekten bir emeklinin çilesi kiraların artması, emeklinin maaşı kiraya yetmiyor, çoluk çocuk perişan ve AK Parti iktidarı bu fahiş fiyatlar karşısında varlığını hissettirmek için sahaya bir türlü inemedi.. Büyük firmalar yeterince denetlenmiyor, fahiş fiyatlar belimizi büktü, neden bakanlıklar sessiz, sabah bakanlığa git ve akşam eve dön diye mi? Yarın mutlaka bize gelip oyunuzu bize verin diyeceksiniz, kusura bakmayın, yarın geç olabilir serzenişte bulundular, vatandaşa AK Parti iktidarı için ne dediysem nafile, perişanlık diz boyu... Şu anda Türkiye’yi yöneten kadronun yerinde olmak karmakarışık bir yumağı çözmeye talip olmak kadar zorluğu göğüslemeyi gerektiriyor değil mi?. Bir kere 31 Mart 2024’ten beri mahalli seçimlerde birinci parti olmayı ve ülkenin yüzde 80 nüfusunu barındıran büyük şehirleri kaybetmek gibi bir travmayı atlatma zorluğu var! AK Parti iktidarı bunu mutlaka düşünmeli, yoksa yarın çok geç olabilir, bizden sadece vatandaşın bilgilerini AK Parti iktidarına aktarmaktır... Tam bu sırada, Bahçeli’nin inisiyatifi ile ülkenin kadim sorunu “Terörü bitirme” hamlesi geliyor. Bu seçimde morali bozulan iktidar blokuna bir çıkış imkânı verebilir değil mi? İmralı devreye sokuluyor, oradan PKK’nın silâhları bırakma noktasına geliniyor ama bir de işin “Meclis boyutu” var. İmralı da bunu istiyor, Kandil de, ve bir anlamda onlar adına içerde temasları sürdüren DEM de… Meclis’te bir komisyon kurulsun, iç barışın koordinatlarını belirlesin. Örgütün tasfiye sürecinin, hem de teröre zemin teşkil eden “Kürt sorunu”na dair açılımın yasal çerçevesini çizsin değil mi?. Tamam da Meclis sadece Cumhur İttifakı’ndan ibaret değil. Hadi AK Parti, MHP, DEM diye bir üçlünün birlikteliği garanti görüldü... Peki nasıl olacak! Bakınız herhalde, Ak Parti – MHP’nin de görmezden gelemeyeceği bir gerçeklik. Hatta Meclis Başkanı’nın, hatta son zamanlarda sanki “Devlet adına” temaslar sürdüren ve lider ziyaretlerinde CHP lideri Özgür Özel’le en uzun buluşmayı gerçekleştiren MİT Başkanı’nın… CHP, Meclis Komisyonu’nun olmazsa olmaz katılımcısı olacaksa, ülkede barış şartlarını konuşacak olan Meclis Komisyonu, CHP’li belediyelere, hele tam da Kürtlerle siyasi ittifak yaptığı gerekçesiyle açılan davalar konuşulmayacak mı?. Ülkede demokratikleşme, insan hakları, Yargı bağımsızlığı konuşulacaksa, CHP’nin bizzat kendisine yönelik siyasi niteliği açık operasyonlar konuşulmayacak mı? Hele çöz çözebilirsen… Tam bu sırada içerdeki “Kürt sorunu”nun dış ayağında sorunlar ortaya çıkıyor. İmralı’nın çağrısı ile Kandil silâhları bırakmayı kabul etti ve sembolik bir yakma töreni de gerçekleşti, ama “PKK’nın Suriye ayağı” diye bilinen yapı, SDG’nin ağırlıklı unsuru YPG silâhları bırakacak mı?. Bu çok düşündürücü değil midir! Burada Suriye’nin şu andaki dağınık yapısının getirdiği zorluklar var. SDG Suriye’nin yarıya yakın bir bölgesinde etkili. Senelerdir Amerika tarafından silahlandırılmış – eğitilmiş yarı ordu bir varlığa sahip olduğunun kanıtıdır... Amerika, Türkiye, Fransa, İsrail…. Birçok ülkenin yarınlarını belirlemeye çalıştığı bir ülke Suriye… İçerdeki etnik – dini unsurlarla oynanan bir ülke Suriye… “YPG Kürtleri," bu hengâme içinde bir yandan “Türkiye’deki Kürt sorunu” ile iç içe geçmişliği temsil ediyor, diğer yandan da Suriye içinde “statü” arayışını… Nasıl Suriye’deki iç yapılanış yeterince şekillenmemişse, Türkiye’nin “Suriye’deki Kürt sorunu”nun nasıl çözüleceğine dair görüşü de netleşmiş değil. Bu noktada Suriye sorununa müdahil olan Amerika, Fransa, İsrail’le görüşler de mutabık değil gibi görünüyor... Türkiye’nin Şam’a nasıl bir çözüm önereceği konusu da netleşmiş değil. Çünkü Suriye’de hâlâ alt alta – üst üste yuvarlanış söz konusu.. Türkiye’nin Şara yönetimi ile ilişkisi bir Emir ve Komuta ilişkisi mi? Burası da sıkıntılı gözüküyor… Şam’ın hem kendi başına bir devlet hüviyeti kazanması lâzım, hem de şu andaki müdahil güçlerle iyi ilişkiler kurması lâzım ve Şam’ın zorluğu, Türkiye’nin de zorluğudur... Meclis Komisyonu ne yapacak, “İç Kürt sorunu”na nasıl bir yaklaşım sergileyecek, iktidar blokunun CHP’ye ve CHP’li belediyelere yönelik operasyonu 18 ve 19 Mart kafası ile devam edecek mi, YPG ile yapıldığı ifade edeline örtülü görüşmeler İmralı süreci ile uyum arz edecek mi, Suriye’de istikrarın çerçevesi ne olacak ve bu Türkiye’nin güvenlik ihtiyaçlarını karşılayacak mı?. Bütün bunlar, iç içe geçmiş sorunlar yumağının parçaları… “İç cephe bütünleşmesi” gibi bir gündemi de olan iktidar bloku dilinden eylemine kadar her şeyine olağanüstü itina göstermek zorunda... Bu işlerin önemli bir kısmı – hatta tamamı kısır siyasi hesaplarla yaklaşılamayacak hassasiyette. Çünkü bir yerde yapılacak hata, zincirleme süreçleri enfekte edebilecek nitelikte. Zor sınav ülkeyi yönetenler içindir... Bakalım çözüm süreci ile ilgili sonuçlar komisyonda kararlaştırılacak, ülkemiz için hayırlara vesile olmasını diliyorum! Araştırmacı Gazeteci yazar Vehbi Korkutata |
|||
Etiketler: Kimin, umurunda!, |
|