Bunlar nerdedir, ne kadardır, lideri kimdir, merkezi neresi pek bilinmez.
Katoliklerin Papasının kim olduğunu, nerede, ne işler yaptığını herkes bilir. Papa, Vatikan’da dünyanın en büyük bankasının etrafında ihtişamlı binaların içinde hapis olarak, dünya katoliklerinin üzerinde etkilidir. Ortodoks Patriğini de Türkiye’de herkes bilir. Çünkü, Fatih fethetmeden önce, Ortodoksluğun merkezi, Doğu Roma İmparatorluğu’nun başkenti İstanbul’du. Ortodoks mezhebinin tek bir lideri yoktur. Büyük ülkelerin ve bölgelerin bağımsız merkez kiliseleri vardır. Fatih’in İstanbul’dan sonra Roma’yı fethetmeyi niyetine aldığını, papanın her hareketini haber veren bir istihbarat teşkilatı kurduğunu, İtalya’ya sefer düzenleyip bir sahil kenti ile civarında 25 kadar kale aldığını belirtelim. Yazık ki ömrü buna yetmemiştir.
Bir de Protestanlık mezhebi var. Bunlar nerdedir, ne kadardır, lideri kimdir, merkezi neresi pek bilinmez.
Bize batının insan hakları, demokrasi ve özgürlüklerin merkezi olduğu anlatıldı. Ama ırkçılıklarını, demokrasi getiriyorum diye ortalığı kan gölüne çevirdiklerini, diktatörlükleri demokrasilere tercih ettiklerini, sebep oldukları ya da doğrudan yaptıkları katliamları, sürgünleri, terör örgütleriyle ilişklerini hep görmezden geldik, onların demokratlıklarına toz kondurmadık hiç.
İngiltere ve Amerika.. Herkes bu iki ülkenin neredeyse 100 yıldır aralarında su sizmadığını bilir ama diğer hristiyan ülkelerinden bir farkı var. İkisi de protestandır. Son yüzyıldır önce Avrupa’yı sonra dünyayı şekillendiren, yöneten, sistemleri belirleyen, savaşlar çıkartan, iktidarlar yıkan, yapan bu iki ülke Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda’yı saymazsanız diğer tüm ülkelerden farkı protestan olmalarıdır ve liderleri İngiltere kraliçesidir. Kraliyetin, İngilizlerin geleneklerine bağlı olduklarıyla var olduğu masalları anlatıldı bize. Halbuki kraliçe, kararları hiçbir yasa ya da anayasayla sınırlanmayan, dilediğini atayıp dilediğini azletmek hakkına sahip, yasaları, anayasaları onaylayan ya da reddeden, devlet başkanlarını atayan ya da azleden, dünyadaki tek pasaportsuz insandır. Amerika, İngiltere, Avustralya, Kanada ve Yeni Zelanda’nın kurdukları NATO dışındaki bir üst askeri ittifakın protestan birliği olduğu pek dillendirilmez.
Protestan mezhebi, 1400 lü 1500 lü yıllardan itibaren bize ortaçağ karanlığı, engisisyon mahkemesi masalları, papazların tapu satma hikayelerinin bol bol anlatıldığı yıllarda çıkıntı bir rahip tarafından kurulmuştur. Biz bu ülkede batının türlü türlü oyunlarına yaşayarak şahit olmuş biri olarak biliyoruz ki ilk önce provokasyonlarla bir şeyin alt yapısını oluşturulur, yerli işbirlikçileriyle olaylar işin içinden çıkılmaz hale getirilir. Kamuoyu hazırlandığında, esas yapılması istenen ortaya konur. Bu formu bildikten sonra protestanlığın doğduğu vasatı ve tarih kitaplarında masal olarak anlatılanları anlıyoruz.
Ortodokslar ve katolikler yahudileri sevmez. Onlar yahudileri Hz İsa’nın çarmıha gerilmesinden sorumlu tutarlar. Bu yüzden yüzyıllarca onlara her türlü eziyeti yapmıştır. Ama protestanlık, bunların tam tersine siyonist hristiyan olarak, yahudilere hizmet etmeyi dini bir yükümlülük olarak görürler. Mutlaka başka bir sürü esas ayrılık gibi görünen tımbırık farkları da vardır. Bizce protestanlığın doğuş sebebi ve diğer mezheplerden farklılığı tam olarak bu konudur.
Şimdi tekrar başa dönelim. Protestan olan İngiltere ve Amerika, İsrail’le beraber aralarında su sızmayacak şekilde birbirlerine tam bir müttefik dayanışmasıyla, son yüzyıldır, sistemler getirir, rejimler yıkar, işgaller yapar, savaşlar çıkartır, savaşlar sonlandırır, iktidarlar yıkar, diktatörler getirirler.. Bu yazıyı kabartmamak için detayına giremeyeceğimizi belirterek Rusya’da Ekim 1917 de devrim yaparak Rusya’ya kominizmi getirenin de, !789 Fransız ihtilalini yapıp demokrasiyi icadenlerin de, Çin’de milliyetçileri bertaraf edip koministleri iktidara getirenlerin de, İran’da islam devrimini yaptıranların da, Suudi Arabistan’da arap bile olmayan vehhabi Suud ailesini iktidara getirenlerin de ve bunlara yol verip dünyada at oynattığını düşündürüp hepsini kendi amaçlarında kullananların da yine İngiltere ,Amerika ve İsrail ittifakını kurup onları yöeneten perde gerisindekiler olduğunu söyleyelim. Gündemin mecbur ettiklerinden fırsat bulursak bu savlarımızı delilleriyle anlatan bir ya da birkaç yazı yazabiliriz.
İsrail.. Protestanlığı biraz anladıktan sonra protestanların hizmet etmekle yükümlü oldukları İsrail’i anlayabiliriz. Anlayabiliriz de.. İsrail, yüzyıllara sari yahudi mücadelesinin sonunda son dönem Rotshild ailesinin çok ciddi finansmanıyla kurulmuş bir devlettir. Bayraklarına da işlenmiş iki nehir arasında çok geniş toprakları ‘vaad edilmiş toprakları’ olduğuna inanan ya da buna inandığı zannettirilen, Ortadoğu’daki bir sürü müslüman devletin tam ortasında küçük bir toprağa konuşlanmış devlet..
İsrail kurulduktan sonra Avrupa yahudilerinin bu devlete destek vermedikleri, o coğrafyaya göç etmedikleri sebebiyle Hitler eliyle bize şaşaayla gösterilen yahudi katliamları yapıldığı, yani bu katliamların yahudileri İsrail’e göç etmeye razı etmek için projelendirildiği bir teori olarak söylenir. Böyledir değildir; bilemeyiz. İnanabiliriz, inanmayabiliriz. Ben kısmen inanıyorum. Bu aralar sıkça dillendirilen ‘Hitler’in mezarının İsrail’de olduğu’ na da ihitimal veriyorum. Ama bunlara kıymet de vermiyorum. Avrupa yahudileri 2. Dünya Savaşı’ndan sonra İsrail’e göç etmemiştir. Onlar Avrupa’da kalmayı ya da Amerika’ya göç etmeyi tercih etmiştir. İsrail’in şimdiki nüfus kalabalıklığı esas itibariyle, ekonomik sebeplerle göçen, Sovyetler Birliği’nin çökmesinden sonra bağımsızlığını kazanan cumhuriyetlerden, Afrika’dan ve Kürt yahudilerden oluşur. İsrail’de insanlara kökenine göre muamele edildiği bir nüfus yapısı olduğu gerçektir. Yüzyıllarca yapılmış bir mücadele sonunda kurulan bir devlette insanların birbirine çok sıkı bağlı olması gerektiği düşünülür. Ama fiiili olarak öyle değildir. Çünkü İsrail, mecbur olanların veya mecbur edilenlerin yığıldığı bir yahudi gettosudur. Müslümanların daima tehditi altında olan bir sübaptır. İsrail’in kurulmasına kurban edilen Filistinliler kadar İsrail gettosuna tıkılan, ekonomik refah içinde olan ama huzur içinde olamayan yahudilerin de mağdur olduklarını söylemek biliyorum ki size iddialı bir sav olarak görünecek. Ama hristiyan aleminin özverili gayretleriyle var olabilen bu terör ve zulüm devletinin ilelebet var olamayacağını, bizler kadar onların da bildiğine emin olun. Her an sürülebileceğiniz, ancak batının desteğiyle var olabildiğiniz bir coğrafyayı kendinize yurt edindiğinizi düşünüp empati yapın. Türkiye’nin askeri gücü dahi İsrail’in varlığına tehdit olamayacak şekilde ayarlandı onyıllarca.
80 li yıllarda ortodoksluğu ekümeniklik adı altında İstanbul merkezli tek bir liderlik altında toplamak istediler. Rahmetli Özal zamanında bunu anlayan devletimiz gerekli önlemleri aldı. Patrikhane bir devlet kurumudur. Patrik seçimi dahi cumhurbaşkanı tasarrufundadır. Kendi seçtikleri 3 aday vumhurbaşkanlığına teklif edilir. Cumhurbaşkanı bunlardan dilediğini patrik olarak atar. Rus patrikhanesi, Bulgaristan, Suriye ve Gürcistan ile bereber İstanbul patrikhanesinin birinci sırada olmasını kabul etmez, kıskançlık besleyerek düşmanlık ederler. Hiçbir delilimiz yok ama Rusya-Ukrayna savaşının bir sebebinin bu olduğuna ihtimal verilmelidir. Putin, kendisi bir ateist olmasına rağmen yıllardır ortodoksluğu kullandı. İstanbul’daki Ekümenikliği kabul etmedi ve diğer ortodoks kiliselerini, Doğu Roma İmparatorluğu’nun varisi(!) olarak Rus Ortodoks kilisesine bağlamaya gayret etti. Yahudi bir devlet başkanı tarafından yönetilen Ukrayna’nın merkez ortodoks kilisesi, Rusları reddetti ve İstanbul Patrikhanesinin kendi hak ve yetkilerini kullanarak verdiği bağımsızlığını aldı. Bugün (dün), İstanbul patriğinin verdiği demeçte, Ukrayna’yı destekleyen, Rusya’yı suçlayan ifafeleri tarafımızı şaşırtmadı.
Avrupa’daki bütün devletlerin liderlerinin hatta önemli devlet kurumlarının başındakileri kendine has yöntemlerle belirleyen protestan Amerika ve İngilter’nin dünya liderliğinden, katolik ve ortodoks hristiyanların rahatsız olduğu kolayca tahmin edilebilir. Papalığın, protestanlarla daima bir fikir birliği içinde olmasından katolikliğin de İsrail’i kuran, protestan Amerika ve İngiltere’yi sevk ve idare eden eller tarafından tam bir kontrol altında tutulduğu söylenebilir. Ortodoksların, halen devam eden tek bir liderlik etrafında toplanma çalışmaları, yüzyıllarca yahudilere düşman olan ve birbirini kafir olmakla suçlayıp savaşan katolikler ve ortodoksların bugün ittifak halinde ve yahudilerle dost olmalarını birlikte, özellikle papanın protestanlarla tam bir fikir birliği içinde olmasını birlikte değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum.
|