Yusuf ALİOĞLU ŞEBBİHALAR HER YERDE
Yazı Detayı
16 Mart 2025 - Pazar 10:31 Bu yazı 353 kez okundu
 
ŞEBBİHALAR HER YERDE
Yusuf ALİOĞLU
 
 

‘Nefsine merhameti yazanın adıyla’ dedi ve konumlanacak bir mekan için kısık gözleriyle bir projektör misali etrafı taradı.

 

Yokuşların düzleşip, düzlerin çukurlaştığı bir sosyal afet senaryosunda gözleri oyulan insanlara verilen ışığın değeri nice olacaktı.

 

Ümitsizlik tarlasına dönüşen ve insanların birbirini kemirdiği bu bitimsiz zifiri tünellerde aydınlık adına bir elif miktarı haykırmak istedi.

 

Milyonlarca göçmenin trajedisine şerh düşmek; mültecilere dair uzun hikayelere sözün ve adaletin gücü ile tanıklık etmeyi diledi. Bunca feryat buhar olmasın, kifayetsiz kelimelerle malul bu trajedi bir istatistiğe dönüşmesin, yaşananlar küçük derelerde yosun tutmasın da akıp denizlere varsın istedi.

 

Ama köşe başlarını tutmuş güvenlik politikaları ile mızraklı gazetecilerden, Molla Kasımlardan, uzun kış gecelerinden, her mevzuya uzanabilen uzmanlardan ve emekli istihbarat şeflerinden iniş için yer bulamadı.

 

Görüş açısını etkileyen yoğun sis ve uluyan rüzgarlar bir kümülüs bulutu gibi etrafı kuşatmıştı. Gökler ölüm indirirken yerler ölü püskürüyordu.

 

Dijital insanlık bir kez daha haysiyet dersinden sınıf tekrarına kalırken, acıları program şehvetine meze yapan medya şebbihaları itaat çarkını bu kez de vatan ve millet için çeviriyorlardı.

 

İyilikten ve hayırdan yana ne varsa damla damla azalırken, toplumun kötülük ve şiddet sarmalında organize olmasına takıldı gözleri. Bir fragman için patladı flaş ve aydınlandı her taraf bir süre.

 

‘Üç İyi’ diyordu sesi merhamet kokan adam. Duymak istemese de siyasal iktidarlar ya da her türden yönetenler ile sermaye sahipleri ya da her türden spekülatörler varlığın merkezine Adalet konmalıydı.  

 

‘İyilik’ tüm insanlığın ortak alfabesi olursa; şarkılar, şiirler, resimler, filmler, tiyatrolar, hikayeler, romanlar iyiliğin tınısı ile doldurursa hayatın gözeneklerini renkler ve diller aynı okyanusa akacaktı.

 

Ve ‘akrabaya destek olsaydı’ her fert, yani yakından uzağa bir bilinç hareketi, yerelden evrensele bir iyilik dalgası yalasaydı kurumuş sahilleri, sosyal mesafeleri ve derin uçurumları yakınlaşan kalplerin devleti kurulurdu burçlara.

 

Ve sonra ‘Üç Kötü’ diyerek tamamladı kadim kavisini. Utanç verici, arsız ve çirkin olanı yani kötülüğü en yüce yeminlerle terk etmeliydi insanlık.

 

Akla ve ahlaka aykırı olan yani fenalık sökülüp atılmalıydı en uzak dağların ardına. Fena olana dair her düşünce, her inanç, her ritüel, her miras hatırlanmamak üzere gömülmeliydi uçsuz bucaksız çöllere.

 

Azgınlık, zorbalık ve taşkınlık kan ve gözyaşından, fitne ve zulümden başka ne verebilirdi hayata. Genetiği ile oynanmış madenler, tahrif edilmiş kitaplar, yerleri değiştirilmiş harfler, utancından küçülmüş haritalar, kokmayan çiçekler, yakmayan ateş, boğmayan su hep bu had bilmezliğin ürünleriydi…     

 

Yarım kalmış hikayesine döndü yeniden. Kulağında parçalanmış bir dünyaya dair bitiş sirenleri. Boyunlarda yaftalarıyla yırtılmış peşkirler, sökülmüş çiniler, kırılmış billur kadehler ve kurumuş güller. Kanadı kırık kuşlar merhamet için Gurabahane-i Laklakan sırasında. Acil durum bildirimleri alıyor nasırlı eller, yarılmış topuklar. Karar kılacak bir mekan için alınacak çok yol vardı daha.

 

Ebu Kubeys Dağını düşman sardı dense ulaşılacak bir kulak yok nerdeyse. İçimizden dışımıza taşan mihraklarca işgal edilmiş zihinlere varmak ne mümkün. Her nefis bir blogda, bir sanal mecrada bulmuş teselliyi. Akışkan hayatlar kimliksiz ve gündemsiz yoğunluklar ile malul. Dünden kopuk, yarınsız bugün kafesleri her yanda.

 

Medya şebbihaları, tüketim şebbihaları, itaat şebbihaları, itibar şebbihaları, eğlence şebbihaları, borsa şebbihaları, spor şebbihaları, muhafazakar şebbihalar, post truth şebbihalar…

 

Benzeşen bedenler, bedenlerde tükenen ruhlar, ruhsuzlaşan karakterler. İnsanı anılmaya değer kılan ne varsa bir bir toparlanıp terk ediyor kentleri. Filozofların değil şarlatanların kentleri çoğalıyor. Farabi’nin özlediği ahlaki ve fikri erdemlerle mücehhez şehirler antik birer söylenceye dönüşüyor. Nehirler, bulutlar, kuşlar boşaltıyor sokakları, bulvarları.

 

Yangın suları kuruyor, anneler doğurmuyor. Neşvesiz şimdi ormanlarda cümle nebatat ve hayevan. İmdat fişekleri çaresiz. Felsefenin ve sanatın trajedisi karışıyor egzoz dumanlarına. Düğümlere üfüren sosyal şebbihalar/hortlaklar şehrin elbisesini çalmış, ayartan libaslar var rezidansların göğsünde.   

 
Etiketler: ŞEBBİHALAR, HER, YERDE,
Yorumlar
Yazarın Diğer Yazıları
22 Nisan 2025
'İNSANIN DÖRT ZİNDANI'
223 Okunma.
09 Mart 2025
'BİR DEĞİRMENDİ BU DÜNYA'
234 Okunma.
08 Eylül 2023
Boşuna değildi boş olmayan hiçbir şey!
2530 Okunma.
17 Ağustos 2023
Köprüler ve Çamurlu Sular
2060 Okunma.
13 Temmuz 2023
Biriktirdiklerim-7-
1970 Okunma.
27 Mayıs 2023
Bingöl’ün Referandum Karnesi
2185 Okunma.
07 Mayıs 2023
Bingöl’de Genel Seçimlere Katılım Oranları (1950-2018)
1602 Okunma.
29 Nisan 2023
1920-2018 Yılları Arasında Bingöl’ü Parlamentoda Hangi Partiler Temsil Etti?
1286 Okunma.
24 Nisan 2023
Bingöl Yakın Siyasi Tarihinde Seçmen Davranışları (1939-2018)
1923 Okunma.
11 Nisan 2023
Siyasetin ‘Hayret’ Makamı Var Mıdır?
1768 Okunma.
05 Nisan 2023
Estetiğin Tükenişi Vicdanın Tükenişidir
1244 Okunma.
23 Mart 2023
“Ben de adayım”
1531 Okunma.
18 Şubat 2023
Şiirin Güncesi -11: “Ben Yokum”
1771 Okunma.
18 Şubat 2023
‘Cansız Bedene Ulaşıldı’ Ne Demek?
1136 Okunma.
18 Şubat 2023
“Ya Bu Defa da Seçilemezsem!”
1205 Okunma.
18 Şubat 2023
Biriktirdiklerim-6
1190 Okunma.
18 Şubat 2023
‘Konfor Ruhun Bataklığıdır’
1348 Okunma.
08 Kasım 2022
Engerek Soyu
1750 Okunma.
16 Eylül 2022
Masanın Ötesi ve Berisi Ya da Sosyolojimizin Metafiziği
3286 Okunma.
05 Eylül 2022
Tatlı Zehirli Sulara Alışanlar İflah Olmaz Mı?
1851 Okunma.
22 Ağustos 2022
Nazar Değmemiş Kapaksız Kitaplar
2614 Okunma.
02 Ağustos 2022
Libası İdrarlı Adamlar
2490 Okunma.
27 Haziran 2022
“Hayatın Anlamı” Nedir?
3763 Okunma.
21 Haziran 2022
‘Ey kötülük!’
2048 Okunma.
24 Mayıs 2022
Şiirin Güncesi 10: “Sonsuz ve Öbürü”
2855 Okunma.
05 Mayıs 2022
'Sıkıntı yok!'
2540 Okunma.
19 Nisan 2022
Düğümlere Üfüren Mühendisler Zamanı
2673 Okunma.
08 Nisan 2022
Bendeki Notlar 11: ‘Şehir Sineması’
2343 Okunma.
20 Mart 2022
Hakikate Tanıklık Nedir?
2421 Okunma.
03 Mart 2022
‘Tüm İnsanlığa Açık ve Ücretsiz Gösteri’
2666 Okunma.
09 Şubat 2022
Bendeki Notlar 10 “Kültür ve Sanat Merkezleri: Sinema, Kırtasiye, Park”
4289 Okunma.
13 Aralık 2021
Frankfurt'ta Bir Haşimi
6658 Okunma.
17 Kasım 2021
Nurettin Topçu’nun Gördüğü ‘Taşralı’
4412 Okunma.
09 Eylül 2021
Harf Eken Kelime Biçer
5631 Okunma.
24 Ağustos 2021
Bir Mütevazi Monologdan Arta Kalan Sualler
3497 Okunma.
24 Haziran 2021
Çekilin aradan, maradan...
5290 Okunma.
15 Haziran 2021
'Biraz da ben konuşayım'
4215 Okunma.
28 Mayıs 2021
‘Apaçık’ Şiir
4308 Okunma.
06 Mayıs 2021
“Şehir’dir adım; kimlik alır, kimlik veririm.”
4470 Okunma.
22 Nisan 2021
Kitaplar Dolusu Susmak...
3489 Okunma.
16 Nisan 2021
Zamanın İdrak Sarkacına Merhaba
3107 Okunma.
23 Mart 2021
Söz Düşerse Ne Kalır Geriye?
4480 Okunma.
18 Ocak 2021
Dayvun, Dayvun, Dayvuno / Day Qırbun Çımun Siyuno
11509 Okunma.
22 Aralık 2020
Biriktirdiklerim -5-
2377 Okunma.
10 Aralık 2020
Biriktirdiklerim -4-
2844 Okunma.
04 Aralık 2020
Biriktirdiklerim -3-
3014 Okunma.
30 Kasım 2020
Parayı Nereye Yatırmalı?
2825 Okunma.
26 Kasım 2020
Biriktirdiklerim -2-
3215 Okunma.
16 Kasım 2020
Biriktirdiklerim -1-
3289 Okunma.
19 Ekim 2020
Ne Zaman Reşit Olacağız?
4457 Okunma.
Haber Yazılımı